Amaç Ve Kapsam

Paylaş

Dijital Kimlik ile Temsil Arasındaki İlişkisel Sanat

Özellikle 1990’lı yıllardan bu yana dijitalleşmenin günlük yaşamımızdaki yeriyle ilgili artarak devam eden bir süreç sanatıyla karşı karşıyayız. Hatta Richard Hamilton’ın (1922-2011) 1992 tarihli “Bugünün evlerini bu kadar farklı kılan nedir? sorusuna yanıtlar aradığı işinde, devre kartıyla taralı olan duvar kağıtlı odayla dijital çağın gelişini vurgulayan bu gelişmeyi sanatsal anlamda daha da perçinlediğini söyleyebiliriz. Öyleyse teknolojiyle değişen sanatta, algoritmalarla belirlenen hayatlarda, dijital göstergelere indirgenen formlarda başka nelerden söz edebiliriz?

Bundan tam 50 yıl önce, 1971 yılının sonlarında Ray Tomlinson’ın (1941-2016) bir ağ üzerinden belirli bir kullanıcıya elektronik posta göndermeyi sağlayan bir dosya transfer protokolü geliştirmesinden ve elektronik postanın hangi bilgisayara ve hangi kullanıcıya gideceğini tanımlarken “@” sembolünü kullanmasından bahsederek dijital iletişimle ilgili açılan patikada yürümeye başlayabiliriz. Bu patikada beraberce ilerlerken internet sanatı kavramından, bilgi iletişimi kullanımından, görme eyleminin mekanik yapısından ve gerçeklik bağlamında başkalaşım geçiren üretimlerden yeni açılımlar yakalayarak süreç içerisinde değişen ve dönüşen sanat ile hayat diyalektiğine ve bu perspektiften beslenen sergideki yapıtlarla birlikte sanal olarak ışınlanmayı seçebiliriz.

“Dijital Kimliklerimizin 50. Yıldönümü” başlıklı dijital sergi kapsamındaki üretimleri irdelediğimizde, çağdaş sanatın sorgulamaya, eleştirmeye, düşündürmeye ve daha fazla etkileşimle işin içerisine dahil olmaya davet eden arka planındaki çağrışımlara göndermeler içeren yapıtlarla karşılaşmış oluruz. Örneğin simülasyon ile hakikatin iç içe geçmiş olmasından ya da olmayan gerçekliğin hakikat gibi gösterilmesinden harekete geçerek duyum ve algı konuları üzerine yeniden düşünmeye başlayabiliriz. Diğer taraftan, kimlik arayışının dijital yansımalarından, teknolojinin kuklasına dönüşme potansiyelini ifade eden insanlık durumundan, antroposen çağıyla birlikte insanın dünyaya etkisinin geri dönülemez bir yola sürüklenmesinden ve toplumsal erozyonun ekolojiye de sirayet eden etkilerinden söz eden tüm bu temaları açımlayarak sınırlar üzerindeki yolun her iki tarafında gizli kalmış bölümleri duyumsayabiliriz.

Arda Can Özsu