Sağlık Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi

Hakkımızda

Paylaş

Tıp fakültesinin ilk yıllarında genç hekim adaylarına şu ilke ısrarla belirtilir: Önce zarar verme. Deneyimin yoksa hastana müdahale etme; bilmiyorsan hastanı bilene yönlendir. Ama bunu yaparken hastanın zaman kaybına uğrayarak zarar görmeyeceğinden emin değilsen hekimliğin gereğini yap.

Bu anlayış hekimlik andında da yer alır. Her hekim diplomasına kavuştuğu gün ettiği yeminde, insan yaşamına saygı göstereceğine, sanatını vicdanının buyrukları doğrultusunda dikkat ve özenle yerine getireceğine ant içer. Hekimin kutsal amacı insanların sağlıklarını korumak, yükseltmek, hastalandıklarında sağlıklarına kavuşmaları için özenle, dikkatle, bilgiyle, saygıyla, özveriyle, tevazuuyla çalışmaktır. Hekim için, hiçbir şey kişinin sağlığından daha önemli olamaz. Hekim için hizmetin yer ve zamanı yoktur; ona olan ihtiyaç bir uçak yolculuğunda, tatil keyfi sırasında, gece yarısı uyurken, sinemada film izlerken olabilir. Hekimin kendisine olan talebi reddetmesi hekimlik andına uymaz, bütün taleplere yanıt vermekle yükümlüdür. Bilinmesi gereken husus hekimin hastaya yardımcı olmaya başladığı an, aynı zamanda hastaya karşı bir hizmet borcu altına girdiğidir. Yani, hekimle hasta arasında zımni bir hizmet sözleşmesi oluşmuştur ve hekim bu borcunu özenle yerine getirmek durumundadır.

Ancak, ne yazık ki bütün hastalara şifa vermek bugünkü bilgilerimiz çerçevesinde mümkün değildir. Bazı hastalar, bütün çabalara karşın yaşamlarını yitirirler ya da sakat kalırlar. Hekimliğin en zor yanı işte bu durumlara göğüs germektir. Her hekim, yaşamını yitiren ya da sakat kalan hastalarının ve yakınlarının ıstırabını içinde duyar.

Hekimlikle ilgili çok önemli bir husus sağlıkla ilgili bilim dallarının son derece dinamik olduğudur. Tıp sürekli değişim ve gelişim içindedir. Araştırmalar, tıp fakültesinden mezun olan bir genç hekimin kendisini eğitmeyi sürdürmediği takdirse, 5 yıl içinde ya bildiklerinin yarısının değişmiş ya da bildiklerinin yarısını unutmuş olacağını göstermiştir. Bir hekimin niteliği ve performansı kendisini sürekli yenilemesi ve geliştirmesiyle orantılıdır.

Özetle, hekimlik diğer mesleklerden farklı olarak çok büyük bir hizmet sorumluluğu, vicdani yük ve fiziksel zorluklar içinde yürütülen bir meslek dalıdır. Bu hizmetleri sürdürürken hekimler çeşitli nedenlerle olumsuzluklarla karşılaşabilirler, hatalar yapabilirler. Bu faktörlerin bir kısmı önceden tahmin edilip önlenebilir, bazıları ise öngörülemeyen, farkına varılamayan, hastanın özelliklerinden kaynaklanan nedenlerdir. Tıpta kullanılan her kimyasal madde vücuda yabancı maddedir; her tıbbi girişim riskleri de barındırır. O nedenle, hastaların planlanan bütün girişimlerden önce aydınlatılması, riskler hakkında bilgilendirilmesi ve kararın kendisine bırakılması gerekir. Buna hekimlikte “aydınlatılmış onam” denir. Kısaca, tıbbi uygulamalarda bazı kötü sonuçları öngörmek ve önlemek mümkün olamaz. Ancak, özenle yapılamayan tıbbi girişimler hastaya zarar veriyorsa, bu durumda hastanın doğuştan var olan haklarının da korunması gerekir. Çünkü esas olan hastanın sağlıklı yaşama ve nitelikli sağlık hizmetlerine erişim hakkıdır.

İşte, bu aşamada sağlık hukuku devreye girer.

Tıbbi girişimler ve tedaviler sırasında ya da sonucunda hasta zarar gördüğünü ileri sürüyorsa, hekimi ya da sağlık hizmeti aldığı diğer kişileri suçluyorsa yargı kurumlarının değerlendirmesi ve hakkı yenen kişinin hakkının iadesinin sağlanması gerekir. Burada önemli olan, ortaya çıkan olumsuzluğun, tıbbi uygulamaların beklenen risk sınırları içinde mi olduğu, tedavilerin olağan komplikasyon olup olmadığı, girişim öncesi gerekli bilgilendirmelerin yapılıp yapılmadığı, gereken önlemlerin alınıp alınmadığı, yeteri kadar özen gösterilip gösterilmediği gibi hususları saptamaktır. Yargının sorumluluğu bir yandan hastanın haklarını korumak, diğer yandan sağlık personelinin haklarını da kollamaktır.

Kuşkusuz son derece teknik ve karmaşık bir tıbbi uygulamada kusur olup olmadığına karar vermek kolay değildir. O nedenle savcılar ve yargıçlar, hastalar ve sağlık görevlileri hakkında iddia edilen olayı uzmanlara danışmak ve kararlarını onların görüşleri doğrultusunda vermek durumundadır.

İşte, Maltepe Üniversitesi Sağlık Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezinin amaçlarından biri yargı organlarına, hasta ve yakınlarına ve sağlık personeline bu konuda danışmalık hizmeti vermek ve talep edilen mütalaaları sunmaktır.

Merkezimiz aynı zamanda, tıp ve hukuk alanında görev yapanların sağlık hukuku alanında eğitilmeleri, bu alanlarda araştırmalar yapılması, bilimsel toplantılar düzenlemesi, yayınlar yapılması gibi akademik etkinliklerde de bulunur.

Maltepe Üniversitesi, bünyesinde bulunan tıp ve hukuk fakültelerinde görev yapan deneyimli akademik personeliyle bu hizmetleri yapabilecek bilimsel kapasiteye sahiptir.